Bu yazımızda size izlenimcilik akımının ünlü temsilcilerinden Renoir’ın, “Tekne Gezisinde Öğle Yemeği” isimli eserinden bahsedeceğiz.
Pierre Auguste Renoir
25 Şubat 1841 - 3 Aralık 1919 tarihleri arasında yaşamış İzlenimcilik akımının başta gelenlerinden Fransız ressam. Fransa’nın ince porselenleriyle bilinen Limoges şehrinde doğar. Renoir, henüz çocukken ailesi Paris’e taşınır ve Louvre Müzesi’nin gölgesinde büyür.
Renoir, sanat hayatının daha ilk yıllarında Manet’den etkilenir, ancak Manet gibi doğa resimleri değil, insan betimlemeleri çizer. Courbet’nin plastik ifade tarzı ve Delacroix’nın renk dünyası onu etkilemişse de, tamamen taklit etmekten ziyade kendi üslubunu yaratmıştır.
Cèzanne, Degas, Pissarro, Morisot gibi ünlü ressamlarla bir araya gelerek Empresyonizm akımının öncüsü olur.Renoir’ın eserlerinde genellikle açık havada resmedilen, yumuşak geçişli figürlere ve nesnelere, yer yer ufak fırça darbeleri ile birbirinden ayrılan şekil zemin ilişkilerine rastlarız... 1882’lere doğru alışık olduğumuz empresyonist tarzı yerini biraz daha keskin geçişlere ve renklere bırakır. İlerleyen yaşı ile birlikte bir tür kas hastalığına yakalanan sanatçı 1919 yılında hayata veda eder.
Tekne Gezisinde Öğle Yemeği -Le déjeuner des canotiers
Tekne Gezisinde Öğle Yemeği, Renoir’ın boyutları 130×176 cm olan en büyük tablolarından biridir. Bu gündelik, naturel bir anı yansıtan eser, Renoir’nın on altı ayını almıştır. 1881 yılında yapılan eser, Yedinci Empresyonist Sergisi’nde sergilenir ve eleştirmenler tarafından tam not alarak, övülür. Eser Renoir’ın “Magnum Opus”u olarak adlandırılır... Yani ressamın başyapıtı. Aynı zamanda üç ayrı önemli unsuru eş zamanlı olarak işler: Portre ressamlığı, natürmort tasvirleri ve açık hava ressamlığı. Tablo, ressamın arkadaşlarının keyifli bir öğle yemeğinde bir araya gelişlerini tasvir eder.
AÇIK HAVADA IŞIK ŞÖLENİ
Renoir’ın eserlerine baktığımızda ışığı ustalıkla kullandığına şahit oluruz... Naif fırça darbeleri ile birleşen bu yansımalar izleyiciye görsel bir şölen yaşatır. Yakından bakılınca sadece fırça darbeleri varmış gibi bir algı yaratan eser; uzaklaştıkça ters etki ile ayrıntılı bir hal alır. Bu da empresyonist dönemin eserlerinin belirgin özelliğidir.
Tablo çok doğal bir anın yansıtılması ile Fransız halkının gündelik yaşamına samimi bir bakış açısı sunar... Renk geçişleri öylesine yumuşaktır ki izleyicide meditatif bir etki yaratır. Yer alan insan figürlerinin ressamın arkadaşı olduğu söylenir... En ön tarafta bulunan kadın figürü ise ressamın müstakbel eşi Aline Charigot... Kendisine yıllarca modellik yapar.
Eser, aynı zamanda Renoir’ın empresyonizme vedası niteliğini taşır. Böyle bir üslubu çok keskin bir şekilde kullanmanın, finansal açıdan siparişlerin önünü keseceğinden endişe eden ressam, daha sağlam ve hacimli görüntülere ağırlık vermeye başlamıştır. Renoir bu ve benzeri sıcacık temalar içeren birçok eser bırakmıştır geride.
Hayatın tam da içinden çıkıp gelmiş bu samimi eser ile ilgili ürünlere ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yazan: Merve Gökgöz