Bu yazımızda sizlere ünlü ressam Gustav Klimt’in dünyaya büyük ün salmış Öpücük -The Kiss adlı eserinden bahsedeceğiz.
Gustav Klimt kimdir?
14 Temmuz 1862 – 6 Şubat 1918 yılları arasında yaşamış Avusturyalı ressam.Sembolizm ve Art Nouveau akımlarından önemli derecede etkilenmiştir.1876 – 1883 yılları arasında Viyana Sanat Okulu’nda eğitim gördü.Babasının yaptığı gibi altın ve gümüş işçiliği eğitimi aldı. Daha sonra Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde fresk ve mozaik dersleri gördü. Bu eğitim, Bizans sanatına olan hayranlığı ve ilgisi ile pekişti..Eserlerinde bu üsluptan çokça bahsedebiliriz. Klimt aynı zamanda yaptığı eskizleri ve duvar resimleri ile de bilinir.Klimt’in eserlerine bakınca kadın figürlerin ön planda olduğunu görürüz.Figüratif yönde eserler vermesine rağmen tek bir otoportre çalışmasının olmamasını ressam şu sözlerle açıklar: “Kendimle ilgilenmiyorum ve ilginç bir yanım yok…” Klimt 1918’de hayata gözlerini yumdu.O anda üzerinde çalıştığı “Johanna Staude'nin Portresi” ve “Gelin” tabloları yarım kaldı.
ÖPÜCÜK-THE KİSS
Yıl: 1908
Tür: Tuval Üzerine Yağlıboya
Boyutlar: 180*180
Konum: Avusturya Belverede Galerisi, Landstrasse, Viyana
Öncelikle bu eserin üzerine yazılacak çok fazla şey olduğunu ve birçok sanat tarihçisi açısından da farklı şekillerde yorumlandığını belirtelim. Klimt’in 1908’de tamamladığı bu eserin uçurum yamacında öpüşen bir çiftten referans alınarak yaratıldığı yazılır... Başka bir kaynakta ise ressamın arkadaşı olan Emilie Flöge’nin modellik yaptığı yazar.
Samimiyet, cinsellik, sevgi, sarılma ve öpüşme gibi temalar Klimt’in eserlerinde sıklıkla yer alır. Klimt, geleneklere karşı geldiği, resimde kullanılan klasik temalara ve üsluplara karşı geldiği için önemli bir isim. Eserin tam merkezinde hakim bir şekilde kadın figürünü öpen erkeği görmekteyiz... Bu ressamın genelde favori sujesi olan kadın temalı resimlerden sonra bir ilktir. Ayrıca kare formlarda olup, en büyük eserlerinden biridir.
YERYÜZÜNDEKİ ÇİÇEKLERDEN, GÖKYÜZÜNDEKİ YILDIZLARA…
Figürlerin bulunduğu zemine bakınca bahar çiçeklerini görürüz... Bunu aşkın olduğu yerde çiçeklerin açması gibi yorumlayabiliriz belki de... Kullanılan renkler iç açıcı ve canlıdır. Baharı çağrıştırması bundandır.
Kadının ve erkeğin kafasında bulunan çiçekler ve yapraklar da saflığı, güzelliği temsil eder niteliktedir. Klimt eserlerinde altın varak, mozaik tekniği ve Bizans ikonalarından etkilendiğini açıkça göstermektedir. Nitekim çiftin üzerinde bulunan desenlerden, arka planda uygulanan yaldızlı boyamadan bunu fark edebiliriz. Hatta bununla ilgili sanat tarihçisi Alessandra Comini bu konuda şöyle demektedir: “Onun eserlerinde modellerin anatomisi, resmin süslemeleri olmuştur. Süsler de anatomi olmuştur.”
Arka tarafın yıldızlarla bezeli olduğunu düşünürsek, ”yeryüzündeki çiçeklerden gökyüzündeki yıldızlara kadar uzanan“ bir aşkın alegorisi olarak tanımlamak yerinde olur sanırım.
Klimt’in eserlerine bakınca enerjisi yüksek, dobra, o dönemlerde çok da cesaret edilemeyen tarzda cinsellik içerdiğini görebiliriz. Birçok kişi tarafından bu yönüyle de eleştirilir ve tepki toplar.Bunun üzerine Klimt, ”Bu kadar sansüre yeter! Artık devletten gelen tüm desteği reddediyorum. Onlar olmadan da istediğimi yapabilirim.” der. Klimt kendisinden sonra gelen birçok sanatçıya özgürlükçü ve baskın tavrı ile ilham olmuştur.
Ayrıca Avusturya hükümeti Klimt’in anısına 100 Euro değerinde sembolik bir para bastırmıştır. Bir yüzünde Klimt; diğer yüzünde ise The Kiss eseri yer alır...
Sevgi ve dinamizm dolu bu eserin ürünlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yazan: Merve Gökgöz