Gustav Klimt’in en önemli figüratif eseri, orijinal adı ‘Tod un Leben’ olan, Türkçe'ye de ‘Ölüm ve Yaşam’ olarak çevrilen ve Roma Uluslararası Sanat Sergisi’nde birincilik ödülüne layık görülen bu ‘altın dönem’ eserini tüm detaylarıyla birlikte inceleyelim.
Dekoratif süslemeci nitelikleriyle karakterize edilen Art Nouveau sanat hareketinin resim alanındaki en önemli temsilcisi olan ressam Gustav Klimt; özellikle Edvard Munch ve Egon Schiele gibi diğer birçok ressamla birlikte “ölüm” temasını resimlerinde fazlaca işliyordu. Buna da bağlı olarak ‘Ölüm ve Yaşam’ tablosu için Klimt’in ‘Öpücük’ten sonraki en meşhur eseri denilebilir. Özgün biçimselliğiyle döneminin eserlerine meydan okuyan bu tablo, izleyenini gizemli ve masalsı bir dünyanın içine çekiyor.
Öncelikle tablonun adına kısaca değinecek olursak, Klimt ‘Yaşam ve Ölüm’ yerine ‘Ölüm ve Yaşam’ demeyi tercih etmiş. Ölümün her şeyin sonu olduğunu değil, her ölüm sonrası yeni bir hayatın başladığını ve bunun devamlı olarak bu şekilde devam ettiğini vurgulamak istemiş olmalı. Resmin ana konusu da bu aslında: hayat döngüsü. Yine bu yüzden grinin hakimiyetine rağmen resim oldukça hayat dolu ve bunun yanında izleyende samimi ve iyimser bir etki bırakıyor.
Sol tarafta ölüm, ‘yaşam’a sırıtarak bakan bir ifadeyle kurukafa olarak haç kaplı örtüsüyle resmedilmiş. Sağ tarafta ise ‘yaşam’ çiçeklerle kaplı ve birçoğu kadın olan insanlardan oluşuyor. Benzer şekilde bezenmiş çiçekleri Klimt’in ‘Öpücük’ tablosundan da hatırlıyoruz. Kadınların sayısının çok olması ise iki farklı nedene bağlanabilir: bunlardan biri kadının hayatın kaynağını sembolize ettiğinin düşünülmesi, bir diğeri ise Klimt’in daha çok kadın bedeni resmetmeyi tercih etmesi.
Bebekten büyükanneye kadar her yaş grubundaki insan, sonsuz yaşam döngüsünü tasvir ediyor eserde. ‘yaşam’ kalabalığında bir anne, bebeği, yaşlı kadın ve bir çift bulunuyor. Bütün insanlık derin bir uykuya, iki sevgilinin gençliğinden geçerek çocukluktan yaşlılığa kadar yaşamın bütün çağlarını kucaklayan bir bilinçsizlik durumuna dalmış gibi. Oldukça göz alıcı görünen ve canlı renklerle bezenmiş ‘yaşam’ın aksine ‘ölüm’ elindeki sopasıyla ve tüm karanlığıyla yalnız başına onlara bakmakla yetiniyor. Ancak iki taraf da tipik bir Klimt resmi olarak fazlasıyla dekoratif şekilde süslenmiş. Burada da yine ‘Öpücük’ün en önemli örneği olduğu ‘Altın Dönem’in yankılarını görebiliyoruz.
1918’de yapımı başlanan eser 1911’de Roma Uluslararası Sanat Sergisi’nde birincilik ödülüne layık görüldü. Yapıtlarıyla modern sanatın öncü figürlerinden biri olan ressamın bu meşhur eseri Budapeşte, Prag, Berlin, Kopenhag gibi birçok yerde sergilenmesinin ardından günümüzde Leopold Müzesi-Viyana’da sergilenmeye devam ediyor.
178 x 198 cm, tuval üzerine yağlı boya
“İnsan yaşamının hiçbir alanı, sanatsal uğraş için bir bakış açısı sunmayacak ölçüde önemsiz ya da değersiz değildir. Ölüm bu dünyanın güzelliğini artırmaya katkı sağlar.”
-Gustav Klimt
Sitemizdeki tüm Ölüm ve Yaşam ürünlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yazan: Elif Şevval TUNÇ
Kaynak:
- leopoldmuseum.org
- gustav-klimt.com
- dailyartmagazine.com