Grant Wood’un tanınmasını sağlayan, İngilizcesi “American Gothic” ve Türkçeye Amerikan Gotiği olarak çevrilmiş olan bu eser zamanında çok popüler olmuş olmasının yanında günümüzde de sosyal medya üzerinden oldukça kullanılmaktadır. Gelin bir bakalım bu gizemli bakışların altında aslında ne yatıyor?
Grant Wood 1891 tarihinde doğmuş, 1930’da yapmış olduğu bu tablo ile de bölgeselcilik akımının öncülerinden biri haline gelmiştir. Bu akım bir sanat anlayışı ya da akımının bir yöreye özgü olması durumudur yani resim tekniği ile ilişkili değil, sadece konu edindiği “kırsal yaşam” içeriği ile ilgilidir. Wood büyük bunalım zamanı, çağdaşları gibi soyut sanatla ilgilenmeyip, sadece Amerika topraklarındaki yaşamı konu edinerek, Amerika’da çok popüler olmuştur. Kendisi Iowa’da bir çiftlikte doğmuş olan ressam, Avrupa’da eğitim almış ve sonra tekrar Iowa’ya dönmüştür. Iowa’ya döndüğünde yapmış olduğu bu eserde Jan Van Eyck gibi ressamlardan ve de Avrupa’daki siyasi koşullardan etkilendiğini eser üzerinde görmekteyiz.
Eserin ismine baktığımızda gotik mimariden alındığı aşikâr zira ressam, gotik mimarinin ayırıcı niteliklerinden olan sivri kemerleri Iowa’daki araba gezintisinde özellikle seçmiştir. Hatta bu gezintide evi ilk olarak "Düşlediğim insanlar o evde yaşamalı" fikrinden ilham alarak bir zarfın arkasına çizdiği iddia edilmektedir. Düşlediği insanları başta karı koca olarak betimlediği söylenir fakat ilerleyen zamanlarda, resimdeki kadın olan Grant Wood’un kız kardeşi, Ioawa halkının “Biz kızımız yaşındakilerle evlenmeyiz” demesi üzerine itiraz eder ve resimdekilerin baba kız olduğunu öne sürer.
Esere geniş açıdan bakıldığında Ortabatı’daki bir çiftlik yaşamı yansıtıldığı görüşü, gerek kıyafetler gerek de baba figüründe düşündüğümüz çitfçinin elindeki yaba ile desteklenmektedir.
Wood araba gezintisinden sonra eseri düşlerinden tuvaline geçirirken Wood'un kız kardeşi olan Nan Wood Graham ve diş hekimleri Dr. Byron McKeeby'den model almıştı.Wood bu resimle Chicago Sanat Enstitüsü’nde yarışmaya katılmıştır ve bu eseri 3.lük ödülüyle beraber gazetelerde yayınlanmıştır. Herkesin anlam katmaya yorumlamaya çalıştığı bu eserde, Iowalı genel halktan hiciv niteliğinde görenlerin yanında güzel yansıtıldığını düşünenler de vardı. Hiciv niteliğinde görenler, bu kadar somurtkan olmadıklarını, yaş farkını dile getirirken; güzel yansıtıldığını düşünenler çalışkanlıklarının vurgulandığına inanmıştı. 1929 yıllarında Amerika’ya baktığımızda ekonomik çöküşü sonucu gözlerin yerel halka yani üretici kesime yöneldiği, kırsal kesimden kente olan yoğunluğunun da durduğunu görebiliyoruz. Bunun yanında Avrupa’da yükselen faşizm ve sosyalizm de göz önünde bulundurulursa, tablonun ana fikri hala çok farklı yerlere çekilebilmekte.
Eserde ressamın diğer yerlere nazaran yüzlerde ne kadar detaylı çalıştığını görmekteyiz. Bu bize ressamın Kuzey Rönesans’ından etkilendiği gerçeğini veriyor. Dikkatimizi adamdaki ifade çekiyor. Bir dakika sonra gülecek mi yoksa kızacak mı olduğu bilinmez bir ifade. İşte bu yüzlerdeki donukluk, mimiklerdeki belirsizlik ve gözlerin nerede olduğunu bilmememiz de eseri yorumlamayı tamamen seyirciye bırakıyor.
Resme baktığımızda çatalın dişlerinin sadece yaba üzerinde değil evde, adamın tulumunda ve yüz hatlarında da bulunduğunu görüyoruz. Bunun için bazıları, şeytanın eve girmesini engellemenin bir yolu olarak yapıldığını düşünmektedir. Bir diğer görüş de gün ortasında kapanan perdeleriyle bizden bir şeyler saklandığını ima eden bu evde, saklanan sırları koruyucusu olan adam, bize bu jestle ve elindeki yabayla “Girilmez” diyor olduğudur.
Bir diğer detaylı çalışmayı perdenin deseni, kıyafetlerdeki kumaşın türünde görmekteyiz fakat bunların aksine ressam, sağ tarafta görüldüğü gibi düz çizgiler, yuvarlak ağaçlar gibi geometrik formları da kullanmış. Kuzey Rönesans’ında parça ayrıntısının önemine baktığımızda, bu eserin detaydan uzak, genelleştirilmiş, sembolik özelliğiyle de Kuzey Rönesans’ından ayrıldığını söyleyebiliriz.
İlginç bir şekilde bu eserde geometrik formlara ek olarak yabanın dişlerinden tutun da çiftçinin gömleğindeki çizgilere kadar bitmek bilmeyen bir paralellik söz konusu. Özellikle kadının süveterine hiçbir boyut katılmamış, tüm motifler düzenli ilerliyor. Bu da bize eseri en özel yapan özelliklerden birini veriyor yani resimde gerçekliğin tüm çıplaklığıyla verildiği detayların yanında, gerçek olmayacak kadar nizami formların oluşturulması.
Bu eserden yani 1930 yılından sonra birçok ressamın deneyimleyemediğini -yaşarken üne kavuşmasını -Amerikan Gotiği eseriyle tatmış olan ressamımız 1934-1941 yılları arasında Iowa’da bir sanat okulunda resim öğretmenliği yaptı. Ünün getirdiği kariyere rağmen maddi özgürlüğüne kavuşamadan 1942 yılında karaciğer kanseri sebebiyle vefat etti.
Ressam, Amerikan Gotiği adlı bu ilginç eseriyle siyasi dışavurumların betimlenmesini veya ifadedeki boşlukların doldurulmasını tamamen bizlere bırakıyor. Kim bilir belki de sadece çiftlik hayatını yansıttığı basit bir resim olsun istemişti…
Korumak ve ilham almak dileğiyle…
Sitemizdeki Amerikan Gotik ürünlerine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Yazan: Sevda Çiçek Özdemir
Kaynakça:
- Vikipedi
- Culturezvous
- Artic
- Khan academy