Sandro Botticelli hiç şüphesiz ki bir döneme imzasını hiç silinmeyecek şekilde atmış ve insanlık var oldukça da ismi hatırlanacak. Botticelli'nin bu denli büyük bir sanatçı olmasını sağlayan eserlerinden birisi olan İlkbahar yani orijinal ismiyle Primavera'nın detaylarını size önceki blog içeriklerimizden birisinde anlatmıştık. Eğer Primavera'nın detaylarını merak ediyorsanız buradan bu içeriğe de ulaşabilirsiniz.
Şimdi ise Botticelli'nin bir başka unutulmaz eseri Venüs'ün Doğuşu ya da İngilizce ismi olan The Birth of Venus'un detaylarını HØGHHEIM Blog'da işliyoruz. Peki Venüs'ün Doğuşu neden bu kadar ünlü? Bize ne anlatıyor? Sadece Botticelli yaptı diye mi bu kadar değer görüyor?
Venüs'ün Doğuşu, tüm zamanların en ünlü tablolarından biridir. Botticelli, 1484-85 yılları arasında Venüs'ün Doğuş'nu resmetti. Ünlü sanatçının bu resmi yapması için Floransalı Medici ailesinin bir üyesi tarafından görevlendirildiği kabul edilir. (Büyük olasılıkla Lorenzo the Magnificent'in uzak bir kuzeni olan Lorenzo di Pierfrancesco.) Ayrıca sanatçıyı Dante'nin İlahi Komedya'sı ve "İlkbahar"ı resmetmesi için de görevlendirmişti. Venüs'ün Doğuşu, Floransa yakınlarındaki Castello'da bir villadaki yatak odasına asılmış.
İLGİLİ İÇERİK: BOTTİCELLİ'NİN RÖNESANS BAŞYAPITI: İLKBAHAR 'PRİMAVERA'
İLGİLİ İÇERİK: SANDRO BOTTİCELLİ KİMDİR? HAYATI, ESERLERİ, HAKKINDA TÜM DETAYLAR
Bu resim, İtalyan Rönesansının başyapıtlarından ve Floransa'daki meşhur Uffizi Galerisi'nin en öne çıkan eserlerinden biridir.
Botticelli Venüs'ün Doğuşu – Bize Ne Anlatıyor?
Resim bize büyük Aşk ve Güzellik Tanrıçası'nı gösteriyor. Romalılar onu Venüs olarak bilirken, Yunanlılar ise ona Afrodit diyor. Tuvalin ortasında uzun ve çıplak olarak duruyor ve üzerinde ise ruhani bir ışıltı var. Resimde hem fiziksel hem de ruhsal olan güzelliğin sembolü olan Venüs, tüm dikkatleri üzerine topluyor. Neoplatonik filozoflar onun güzelliğini sadece düşünmenin bile insan ruhunu yükseltmenin ve ilahi olana yaklaşmanın bir yolu olarak görüyordu.
Diğer taraftan mitolojik konuların tasviri Rönesans'ta oldukça moda olmaya başlamıştı. Klasik kültürden, olimpiyat tanrılarından ve mitolojilerinden alınan alegoriler, hümanist değerlerle yansıtılmak için sıkça kullanıldı. Botticelli'nin şehri olan Floransa ise bu tarz "hümanist" çalışmalar için dünyanın en önemli merkezlerinden birisiydi. Burada yaşayan Medici'lerden Lorenzo di Pierfrancesco ise bu konuya en çok eğilim gösteren ve dönemin en zengin isimlerinden biriydi.
Neden Bir Deniz Kabuğunun Üzerinde? Resmin Arkasındaki Efsane
Theogony'yi yazan Yunan şair Hesiod'a göre Venüs deniz köpüğünden doğdu. Antik mitoloji kan ve şiddetle doludur ve bu hikaye de bir istisna değil. Hikayeye göre, Tanrı Uranüs'ün babasını deviren, onu hadım eden ve cinsel organlarını denize atan Cronus adında bir oğlu vardı. Bu olay suyun döllenmesine neden oldu ve Venüs doğdu.
Doğumundan sonra, batı rüzgarı tanrısı Zephyrus'un nefesiyle itilen bir deniz kabuğu üzerinde karaya çıktı. Resimde Zephyrus'u perisi Chloris'i kucaklarken görüyoruz. Venüs'ü çiçekli bir örtü ile örtmek üzere olan sağdaki kızın ise mevsim tanrıçaları olan Horalardan biri olduğu düşünülüyor. Horalar, mevsimlerin doğal döngüsü üzerinde de güce sahip olan Venüs'ün mitolojik hizmetçileriydi. Vardığı adanın ise Kıbrıs olduğu bilinir.
Zephyrus'un nefesinin dölleme ve yeni yaşam yaratma gücüne sahip olduğuna inanılıyordu. Peri ile kucaklaşması ise aşk eylemini sembolize etmektedir.
Kim Bu Simonetta Vespucci?
Simonetta Vespucci'nin Venüs'ün Doğuşu da dahil olmak üzere Botticelli'nin birçok kadınına ilham veren "ilham perisi" olduğu biliniyor. Vespucci'nin o zamanlar Floransa'da yaşayan tanınmış sarışın bir genç kadın olması çok muhtemeldir ve Marco Vespucci'nin karısı olduğu da bilinmekte. Kocası Marco'nun ise adı Amerika'nın yeni kıtasına verilen ünlü Amerigo Vespucci'nin kuzeni olduğu söyleniyor.
Simonetta döneminde efsaneleşen bir güzelliğe sahipti ve Medici'lerden Giuliano (Muhteşem Lorenzo'nun erkek kardeşi) ona büyülenmişti. Evli olmasına rağmen ona olan hayranlığını açıkça göstermişti. Ama Simonetta sadece 23 yaşında hayatını kaybetti ve Floransa'daki Ognissanti Kilisesi'ne gömüldü. Botticelli ise onun ayaklarının dibine gömülmeyi istemiş ve Vespucci ailesi bunu kabul etmiş. Mezarlarını ise bugün hala bu kilisede görebilirsiniz.
Çıplak Güzellik – Cesur Bir Rönesans Konusu
Klasik sanatta fiziksel güzellik, manevi ve ahlaki niteliklerin bir aynası olarak görülüyordu. Ancak o zamanlar çıplak erkek bedenleri sanatsal çalışmalarda daha sık kullanılırken kadın bedenleri çok daha az kullanılırdı. Ancak Venüs'ün Doğuşu bu anlamda da farklılığını ortaya koyuyor ve cesur bir rönesans resimi olarak karşımıza çıkıyor.
Rönesans sırasında, çıplak erkekler ve kadınlar, yüzyıllar boyunca Orta Çağ'ın ihtiyatlılığından sonra yeniden ortaya çıkmaya başladı. Botticelli'nin tablosu ve Michelangelo'nun devasa Davut heyekli en çarpıcı örneklerdir.
Venüs'ün Doğuşu – Her Zaman Bu Kadar Ünlü Müydü?
Kesinlikle hayır. Yüzyıllarca unutulan bu tablo, ancak 19. yüzyılda yeniden keşfedildi. Ömrünün son yıllarında Botticelli'nin eserleri görmezden gelindi. Sanatçının sanat dünyasında önemli rakipleri vardı. (Michelangelo ve Leonardo gibi) Ve Botticelli o zamanlar bu karakterlerin gölgesinde kaldı.
Botticelli, dini fanatik Savonarola'yı Floransa hükümetinden sorumlu tutan siyasi kargaşa sırasında ahlaki ve sanatsal bir kriz yaşadı. 1497'deki Şenlik Ateşi'ne de katılan Botticelli'nin dini olmayan bazı resimlerini yaktığına inanılıyor. Neyse ki Venüs'ün Doğuşu bu yakılan eserler arasında değildi.
Ayrıca sitemizdeki Venüs'ün Doğuşu konulu ürünlerimize göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Kaynak: LovefromTuscany, Headstuff