Bu yazımızda sizlere Picasso’nun “Avignonlu Kızlar” isimli ünlü eserinden bahsedeceğiz. Öncelikle ünlü ressamı tanıyalım.
PABLO PİCASSO
25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973 yılları arasında Fransa'da yaşamış İspanyol heykeltıraş, ressam, sahne tasarımcısı şair ve oyun yazarıdır. 20. yüzyılın bilinen, çok yönlü sanatçılarından biridir. Kendisi gibi ressam ve resim öğretmeni olan babası tarafından resime yönlendirilen Picasso’nun, yeteneği kısa süre içerisinde keşfedilir ve 1895’te Güzel Sanatlar Okulu’na girer.
1900’de ilk kez Paris’e giden ressam, Montmartre bölgesinde bir süre finansal sıkıntılar çekerek yaşar. Bu dönem içerisinde sıradan insanları, sirk çalışanlarını ve akrobatları resmeder. Tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanlarına dokunur ki bu döneme “Mavi Dönem”adı verilir. Bu dönemde yaptığı eserlere bakınca kirli mavileri, diğer renkleri ve duyguları melankolik şekilde kullandığına şahitlik ederiz.
Georges Braque ile kübizm akımının temelini atmış, kolaj ve asamblajı icat etmiş, sanatta çeşitli tarzların bir arada harmanlanmasına öncülük etmiştir. 1907’den 1914’e kadar kübist tarzda verir eserlerini Picasso. Kübizmi temsil eden eserleri geometriyi ve geometrik formları içerir. Kübizmin özelliklerinden biri de uzaydaki üç boyutlu bir formu iki boyutlu bir yüzeye aktarmaktır. Bu nedenle portrelerinde figürler hem profilden hem de karşıdan bakılmış gibi yansıtılır.
Picasso çok üretken bir sanatçı olarak da tanınır. Guinness Rekorlar Kitabı'na göre, toplam resim, 100,000 baskı, 34,000 kitap resmi ve 300 heykel ve birçok seramik ve çizim üretmiştir. Sanata oldukça farklı bir bakış açısı ve modernizm kazandıran bu ressamımızın eserini yakından inceleyelim...
CÜRETKAR BİR ESER: AVİGNONLU KADINLAR
Yıl: 1907
Teknik: Yağlıboya
Ebatlar: 243.9 x 233.7 cm
Yer: Modern Sanatlar Müzesi, New York
Orijinal adıyla Les Demoiselles d'Avignon olan eser, Picasso’nun kübizm akımını başlatan eseri olarak görülüyor. Büyük boyutlarda çalışan ressamın bu eseri, konusu ile cüretkar anlamda; üslubu ile sıra dışı olarak dikkat çekici ve şok edici olmuştur. Eserde bir genelevdeki kadınlar resmedilmiştir. Bu kadar meşhur olmasının sebeplerinden bir tanesi, geleneksel resim anlayışındaki bütün kuralların alt üst edilerek bambaşka bir tarzla yapılmış olmasıdır.
Bu tarz Kübizm akımın doğmasına ön ayak olmuştur. Başlarda böyle bir içerik ve üsluba alışık olunmadığı için oldukça eleştirilmiştir; ancak sonradan 20.yüzyılın başlıca yapıtlarından sayılarak kabul görmüştür.
Bu eser bir hikayeden çok; durum ve oluşu anlatır. Tablo, adını Picasso’nun bir dönemini geçirdiği, Barcelona şehrindeki bir sokaktan alır.
Etkileyici unsurlardan biri figürlerin bir tiyatro sahnesinde gibi konumlandırılmış olmalarıdır. Gözlerini eseri izleyenlere dikmiş gibi bakarlar. Bakışlar keskindir.
Kadınların kollarını kaldırması, sanat modelleri için çok klasik ve sanat tarihi boyunca antik devirlerden bu yana kullanılmış bir duruş biçimidir. Picasso bu ikonik kadın figürü duruşu ile kendisinden önceki ressamlara gönderme yapar gibidir. Manet’nin Olympia eserinden, Ingres’nin Türk Hamamı eserine, Delacroix’nın Harem eserlerine selam gönderir. Ayrıca Cezanne gibi renkleri düz fırça darbeleriyle kullanıp hacim yaratması ve hatta fauvizm’e gönderme yapmasının bile bir amacı vardı. 19. yüzyıl sanatçılarının kullandığı stilleri hatırlatarak, onların bir sentezini yapmak ve onları bir adım daha geçerek yenilikler yaptığını ispatlamak ister gibi...
Kadın figürlerinin vücutları siyah ve beyaz konturlar ile belirginleştirilmiştir. Renkler ve tonları, formların içini düz bir şekilde doldurarak kullanılmıştır.
Bu sebeple figürler taştan yontulmuş heykeller gibi görünür. Picasso figürleri, boşlukları ve mekanı parçalara ayırması ile bambaşka bir yol izlemiştir. ”Olduğu gibi” aktarma geleneğinden ayrılmıştır. Simetri ya da objeler arası orantı önemini yitirmiştir. Eserleri, gerçeği anlatmak yerine, gerçekte anlatılmak istenene göre şekillenmiştir.
Picasso bu eserini yaptığı tarihlerde Afrika sanatı ile tanışır ve etkilenir. Figürlerin yüz ifadelerine bakınca bu etkileri kolayca görebiliriz. Afrika maskelerindeki tahta figürlerin basit çizgilerle yüz ifadelerini anlatmasına hayran olan Picasso, 1900 yıllarında Trocadero Meydanı’ndaki etnografya müzesi’ nde saatlerini geçirip onları nasıl tuvale aktaracağını düşünmüştür. Primitif ve arkaik sanata yeni bir gözle bakıp, eserini harmanlamıştır. Büyük boş gözler, kübik burunlar, köşeli yüzler ile yeni bir ifade ve anlam kazandırmıştır yüzlere. Eserin sağ tarafında üstte ve altta olan kadın figürlerinin özellikle yüzleri neredeyse bir kabile maskı takmış gibidir. Burada akla şu gelir: Bir sanatçının gelişiminde ve eserlerinde siyasi, toplumsal, coğrafi özellikler kadar; kültürel özellikler ve keşifler de önemli rol oynar.
Bu tabloda ki figürlerden biriyle ilgili önemli bir ayrıntı ise iberyalı bir heykelden alınmış gibi duran kıvrık kulaktır. Giyom aporiner adlı bir kişinin Louvre müzesinden çalarak Picasso’ya sattığı taş heykel Picasso’nun sorgulanmasına yol açmıştır. Sanat tarihçilere göre Avignonlu Kadınlar tablosundaki kulak detayları bu heykele benzemektedir.
YARATICISI TARAFINDAN ZİYARET EDİLMEMİŞ ESER
Eserin asıl adı Genelev Tablosu’dur. Avignonlu Kızlar sonradan konulan bir isimdir. Dönemine göre cüretkar olan tabloyu bir de bu isimle abartmak istememekten kaynaklanan bir durum olsa gerek.
Tablo bittikten 9 yıl sonra sergiye çıkar. New York Modern Sanatlar Müzesi’nde yer alan eserini hiç ziyaret etmeyen Picasso, eseri ile alakalı “Bir tablo efsanesi ile yaşar.” demiştir.
Bu eser gerek yıktığı tabular, gerek perspektif kaygısını yerle bir edişi, gerek üslubu ile edebiyat ve sanatta çığır açan tablolardan biri olmayı başarmıştır. Picasso’nun dogmalara karşı gelen, entellektüel kişiliği ile de örtüşen bir yapıdadır.
O dönemde Picasso’nun bu cesur ve kendinden emin duruşunun birçok kişiye ve akıma ilham olduğu kesin... Sanatla kalın…
Yazan: Merve Gökgöz
Kaynakça;
Wikipedia.org
ozgegunaydin.com