Bu yazıda yağlı boya tekniğini geliştirmesiyle bilinen ressam Jan van Eyck’in eseri “Arnolfini’nin Evlenmesi”nden bahsedeceğiz. Öncelikle ressama değinecek olursak; 1390 yılında doğmuş, kısa sürede üne kavuşmuş ve gösterişli bir hayat sürmüştür. Resimlerinde sıklıkla dinsel konular işlemiş ve belki de en büyük başarısına portreleriyle ulaşmıştır. 15. YY’a damgasını vuran ressam, eselerinde derinlik anlayışını yepyeni bir teknikle ifade etmiştir.
Van Eyck’in en ünlü portrelerinden biri olan “Arnolfininin Evlenmesi” Felemenk’e ticaret için gelmiş İtalyan tüccar Giovanni Arnolfini ile eşi Giovanna Arnolfini’nin resmidir. Bu resim bir bakıma Donatello’nun ya da Masaccio’nun İtalya’da yapmış olduğu çalışmalar gibi yeni ve devrimci bir yapıttı; sanki sihirli bir şekilde gerçek dünyanın sıradan bir köşesi, ahşap bir pano üzerinde aniden canlanıvermişti.
Jan van Eyck, Meşe üzerine yağlı boya, 1434
82x60 cm, National Gallery, Londra
Resmin en dikkat çekici ayrıntısı olan odanın arkasındaki ayna, tüm sahneyi arkadan yansıtır şekilde yer alırken bu, izleyicinin çiftle birlikte resmin içinde olduğu yanılsamasını yaratmaktadır. Aynada görülen figürlerden birinin ressamın kendisi olabileceği kanısında olmamak elde değil; üst kısımda bulunan “Johannes de euck fuit hic” yazısının “Jan van Eyck buradaydı” anlamına gelmesi bahsedilen ihtimali güçlendirmektedir. Burada üzerinde durulması gereken en önemli husus ise tarihte ilk kez sanatçının, kelimenin tam anlamıyla mükemmel bir görgü tanığı olmasıdır.
Aynanın diğer tarafında görülen çalı süpürgesi ve tespih, yaygın bir düğün hediyesi olmasının yanında iki Hristiyan emri olan “dua et ve çalış”a gönderme yapar.
Portakallar üzerinde durmak gerekirse, Arnolfinilerin zenginliğinin portakal ticaretinden kaynaklı olduğu düşünülüyor. O dönemlerde portakalın epey pahalı bir meyve olduğu ve zenginlerin mutlaka resimlerine eklenmesini talep ettiği tarih kitaplarından ulaşılan bir sonuçtur. Yani portakalların refahı simgelediği sonucuna ulaşılması bir problem teşkil etmeyecektir. Bir diğer husus ise aralanmış pencereden görülen çiçek açmış bir ağacın dalları; mevsimin ilkbahar veya yaz başı olduğu anlaşılıyor. Bununla beraber çiftin kıyafetlerine dikkat edilirse mevsime göre çok kalın oldukları göze çarpacaktır. Kıyafetler aracılığıyla refahın tekrar sembolize edildiği ve olanca zenginliği dışa vurma kaygısının taşındığı ve yansıtıldığı sonucuna ulaşabiliriz.
Eserle ilgili son olarak üzerinde durulması gereken nokta erkek ve kadının konumlandırılması olacak. Giovanni’nin pencerenin yanında konumlandırılmış olması, erkeğin dışarıdaki hayat ile bağlantısını sembolize etmektedir; belki de o dönemin erkeklerine göz kulak olunmadığında pencereden uçup gidebileceklerini... Giovanna’nın ise yatağın yanında, odanın merkezine yakın bir yerde çizilmiş olmasından ressamın, erkeğin aksine, kadının evine olan bağlılığını sembolize etmek istediğini anlayabiliriz.
Günümüze kadar gelebilen ve kesin olarak van Eyck’in diyebileceğimiz yalnızca 20 tablo olmasına rağmen 1441 yılındaki ölümüne kadar resim konusunda oldukça aktif ve üretken bir hayat geçiren ressam, Kuzey’de gerçekliğin fethine son damgayı vurdu. Erken Hollanda Resimleri (Early Netherlandish Paintings) olarak bilinecek olan sanatın öncülerinden ve Erken Kuzey Rönesans sanatının da önemli temsilcilerinden biri olduğu ifade edilmesi gereken önemli noktalardandır.
Sanatla kalın.
Yazan: Elif Şevval Tunç
Kaynakça:
1. Celil Sadık, Batı Resminde Aşk ve Bazı Küçük Felaketler, Epsilon Yayınevi
2. Patrick de Rynck, Resim Nasıl Okunur eski ustalardan dersler, Hayalperest Yayınevi
3. Gombrich, Sanatın Öyküsü, Remzi Kitabevi
4. wikipedia.org
5. sanatlaart.com