1950’lerden beri Hollywood, bizi kendi tarzında uzaylılar tarafından istila edilmemize çok güzel alıştırdı. Unutmaya çalıştığımız Skyline ve zihinlerimize kazınan Alien gibi birçok yapıtla, hepimiz iyi ya da kötü etkilendik.
Şimdi kendimize şu soruyu sorma vaktimiz geldi: ”Nasıl oluyor da milyonlarca ışık yılı öteden gelip, son teknoloji silahlarıyla saldırdıktan sonra bir avuç genç primat türüne yeniliyorlar?” Gezegenimiz ve kaynaklarımız için gelen dünya dışı türlere birkaç öneride bulunalım.
1- vücudunuzu koruyun
Sen solucan deliklerinde sörf yapabilen, görünmez kalkanları olan ve mikrodalga yükselticilerle insanları kıyafetleri içinde buharlaştırma gücüne sahip intergalaktik bir savaşçı medeniyetsin. Bu, rutin prosedürleri es geçebileceğin anlamına gelmez.
Herkes haklı olarak “Signs” filmini eleştiriyor. Çünkü filmdeki organizmaların su ile temas etmesi, dokularında yüksek hasara yol açıyordu. Galaksiler arası yolculuk yapabilecek ve görünmez olabilecek teknolojiye sahipsin ama pantolon giyemiyorsun! Onu bırak, “yağmurluk” denilen şeyden dahi haberin yok.
Nasıl olur da bir medeniyetin evrimi bunu es geçer? Bu durum, insanların %70’i asit olan ve arada sülfürik asit yağmurları yağan bir gezegendeki canlılara, tamamen çıplak biçimde yakın dövüş temelli saldırmasına benziyor.
Dünyalar Savaşı‘ndaki biraz daha iyiydi. En azından su, ateş, kurşun, tanksavar, hatta nükleer bomba geçirmez elektromanyetik kalkanları vardı. İnsanlar da umutsuzca karşı saldırıya devam ediyorlardı. Peki Tripodlar bunu kutlamak için ne yaptı? Etrafta anadan üryan çırılçıplak dolaşıp, buldukları her şeyi ağızlarına attılar. Ertesi gün de hepsi hastalanıp öldü. Acaba bu türler nasıl her şeyin yenmemesini gerektiğini anlamadan evrimleşti?
2- gözlem yapın
Dünyalar Savaşı’nda Tripodlar milyonlarca yıldır gömülüydüler. Varsayalım ki insanlar milyonlarca yıl yoktular. Peki o sırada plan yaparken, gezegenin mikroorganizmalarının patojen olduğunu anlamadınız mı? Ya da Signs filmindeki gibi binlerce ışık yılı öteden gelirken gezegenin %70’nin sizin için toksik olduğunu ancak yolda mı farkettiniz? Dahası Battleship‘teki gibi 12 saat Güneş ışığı alan bir gezegene saldırırken hiç mi önlem almadınız?
Battleship’te uzaylılar kıyafet giymeyi öğrenmiş, hatta zırlı kıyafetler tasarlamışlar ama, güneş gözlüklerini çıkardığınızda kör oluyorlar. Çıkmayan güneş gözlüğü yapmayı hala öğrenememişler…
Biz insanlar bırakın kendi türümüzü göndermeyi, robot sonda göndereceğimiz zaman bile gezegenin/uydunun analizini son noktaya kadar yaptıktan sonra en üst seviyede önlem alıyoruz. En azından Independence Day‘de uzun zamandır gezegenimizi inceliyorlar, canlılar üzerinde deney yapıyorlar ve araştırma amaçlı gemi gönderiyorlardı. Kozmik amatörlerin öğrenmesi gereken çok şey var sanırım.
ilgili içerik: uzaylı istilasında yapılması gerekenler
3- ilk önce amerika'ya saldırmayın
Bilziğiniz gibi her istila ilk önce Amerika’dan başlar (District 9 bir istila filmi değil). Ama istilanıza Amerika’da başlayıp birkaç ünlü binayı patlatmanıza gerek yok. Evet, bir Hollywood senaryo yazarı iseniz Dünya’nın en güçlü ülkelerinden birini haritadan sildikten sonra geriye pek bir şey kalmayacağını düşünebilirisiniz, hem de tam bir görsel şölen olur.
Ancak gerçekte bu, bir soyguncuya saldırırken ilk önce bıçağına yumruk atmaya benzer. Hayır, ilk önce düşmanı etkisiz hale getirmeniz gerekir.
Beyaz Saray’ı ve bir iki gökdeleni patlatarak savaş kazanacağını zanneden milyar nüfüslu bir uzaylı uygarlık tanıdık Independence Day filminde.
İnsan türünün askeri kanyağı petroldür. Ayrıca Kobalt, Mangan, Krom ve Plütonyum da önemlidir. Bu kaynaklar çoğunlukla Ortadoğu ve Afrika’dadır. Öncü bir grup ile büyük petrol rezervleri, madenler, önemli boru hatları ve büyük fabrikaları yok ettikten sonra gezegeni terk edip sadece birkaç ay bekleyin.
Uçak yakıtları, bilgisayarlar ve füzeler etkisiz hale gelecektir. Daha sonra geri döndüğünüzde özgürlük heykeli çoktan kendiliğinden yıkılmış bile olabilir. Tabi istilacı medeniyetin kendine özgü centilmen, etik savaş kanunları yoksa, bu taktikler son derece etkili olurdu.
4- karşı saldırı için beklemeyin
Hollywood’un istila filmleri basit bir formatta işler. Dünya dışı canlılar beklenmedik bir zamanda saldırıp üstünlüğü kazanır. İnsanlar korku içinde kaçışır, ana karakterler hayal kırıklığına uğrar ve umutlar tükenir. Daha sonra düşman karşı saldırı için bekler.
Ortalığı yakıp yıktıktan sonra neyi beklersiniz ki? Amerikalıların destek güçler çağırıp toparlanmasını mı?
Oysa sıradan bir savaşta, üstünlüğü kazandıktan sonra düşmanın tekrar savunmasını toplamasına ve plan yapmasına izin verilmemeye çalışılır. Buradan iki sonuç çıkarabiliriz: Ya dünya dışı düşmanların aşırı etik kuralları var ya da nasıl istila edilmesi gerektiğini bilmiyorlar.
5- destek çağırın
Diyelim ki insanlar, Independece Day, War of the Worlds, The Day the Earth Stood Still ve hatta Mars Attacks’teki gibi zayıf noktanızı keşfetti. Savaşta büyük kayıplar veriyorsunuz. Geri çekilmek için de çok uzun yoldan geldiniz. Zayıf noktanızın keşfedildiğini bildiğiniz halde savaşın ikinci defaya sarkmasını istemiyorsunuz. Biz galaktik ekonomik finansın durumunu bilmiyoruz ama yapmanız gereken ilk şey destek çağırmaktır.
6- kaynakları gözden geçirin
Doğal olarak bir saldırıya geçmeden önce, gerçekten kazançlar buna değer mi diye düşünmek lazım. Genelde uzaylıların bize neden saldırdığını bilmiyoruz. The Day the Earth Stood Still‘deki gibi haklı olarak gezegenimizi bizden kurtarmak için ya da Skyline‘daki gibi herhangi bir nedenden dolayı beyinlerimize ihtiyaç duydukları için olabilir. Ama genelde Battle: Los Angeles ve Independence Day gibi kaynaklarımıza ihtiyaçları oldukları için saldırıyorlar.
Tümüyle sudan oluşan Enceladus gibi buz yapılı uydular dururken, Dünya’nın dandik suyuyla ne işiniz olur ki?
Eğer güneş sistemleri arası seyahat teknolojisine sahipseniz, kaynakları için Dünya’ya saldırmanın çok da anlamı yok. Asteroid Madenciliğinde yüksek miktarda kaynağa erişebilirsiniz. Onun dışında sadece bizim güneş sistemimizde karşı saldırıya geçmeyecek 7 gezegen daha (üzgünüm Plüton) var. Gezegenlerin de birden fazla doğal uyduları var. Ancak diyelim ki sıvı su gibi özel kaynaklara ihtiyacınız var.
Evet, bu konuda gezegenimiz çok özel ama güneş sistemi dışında ”Goldilocks Gezegenleri” diye nitelendirdiğimiz (Kepler-22b ve Kepler-186f gibi) sıvı suyu barındırabilecek potansiyelde birçok ötegezegen var. Hatta biraz daha zahmete girerseniz, güle oynaya suyunu toplayabileceğiniz Europa, Enceladus gibi tümüyle buzdan yapılmış uydular var. Gidin suyu oradan alın, manyak mısınız onca savaş masrafına giriyorsunuz?
Filmlerdeki savaşlar genelde kendi türümüzü örnek alarak ürettiğimiz senaryolardır (Bkz.Avatar). Kendi gezegenimizde jeolojik kaynaklar için savaşıyoruz. Bu yüzden üst düzey bir canlı türünün bu konuda nasıl davranabileceğini kestiremeyiz.
Kaynak: Pedram Türkoğlu, kozmikanafor.com